4 Haziran 2016 Cumartesi

Çekik Gözlülere Karıştık Sağlıklı Besleniyoruz



Evet sevgili beni okur her-kim-iseler; eğer bugün akşam yemeği için ne pişireceğinizi düşünüp burdur usulü kabak kavurma yapmaya karar verip evinize en yakın, makro marketten kabağınızı soğanınızı alabilmiş bir insansanız  siz benim kıskanacağım çok şeye (en azından bir süpermarket dolusu gıdaya) sahipsiniz... Hele ki evinizin yakınında sokağa kurulan semt pazarı varsa, domatesin 2 tanesini 1 dolardan almıyorsanız..
Türkiye'de olmanın tadını çıkarın! 
Eğer yakınınızda ucuz Asya yemekleri satan sushi yiyebileceğiniz bir restoran yoksa, buyurun kıskanma sırası sizde diyeceğim ama diyemiyorum. Çünkü siz bilmediğiniz bir lezzeti benim o kabakları yada nebileyim sütü (Burada çok GARİP bir tadı var sütün),  ya da mis kokan bildiğiniz o çıtır çıtır ekmeği ya da çaydanlıkta demlenmiş bir çayı kıskandığım gibi kıskanamazssınız. 
Tayvan'a gelmeden önce ben pek bir ilgisizdim bu Asya insanlarına ve onların kültürlerine (hadi bana ayıp sana diyin) Üstelik garip bir aksanları var. İlk geldiğimiz günlerde anlaşmakta epey zorlandık. Her şeye rağmen kendimizi çok yabancı hissetmiyoruz çekik gözlülerin arasında.. (Hunların Anadolu' ya Asya'dan göç etmelerinin de bununla ilişkisi vardır belki bilemiyorum:)
Evet gelelim biz burada neler yiyoruz? Hangi restoranlara gitmeyi tercih ediyoruz? Neler denedik? Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bize etraftaki esnaf lokantalarına girme cesareti veren Deniz hocaya çok şey borçluyuz. Yoksa Mcdonalds lardan çıkmayacaktık. Çünkü Türkiye' de kime Tayvan'a gidiyoruz dediysek istisnasız "Oralarda sırf böcek yiyolarmış, giden Türkler aç kalıyormuş" tarzında ön yargılarla gelmiştik. Bir de benim gibi anoreksiya sınırlarında dolaşan :) günde 2 öğünle yaşayan biri için her şey daha dramatik bir haldeydi. Mekanlarda asılı köpek etleri, satışa sunulmuş böcekler göreceğimizden o kadar emindim ki.. Yok öyle bir şey. En azından ben hiç görmedim. İşin garibi burada dört kilo aldım. :)

Efendim insanların geneli dışarıda yemek yemeyi tercih ediyor. Zaten dışarıda yemek, evde yemek hazırlamaktan kesinlikle daha az masraflı oluyor. 



Burası öğle yemekleri için geldiğimiz mekanlardan biri Sinica'ya beş dakika yürüme mesafesinde. Saat 12.00 olmadan uzunca bir sıra oluşuyor. İsteğe bağlı olarak yemeğini (take out) diyip dışarıya paket şeklinde sipariş verebiliyorsunuz. 
Bir de müptelası olduğumuz, haftada en azından 3 kez gittiğimiz bir çorbacı var. Fakat bu öyle bildiğimiz çorbalardan değil. Bir kere çorbayı çubukla yiyoruz dersem ne dersiniz? “Yalaaaannn!!” dersiniz. Evet yalan :) Tamam kaşık da getiryorlar yanında ama genel olarak çubukla yeniyor çünkü çorbanın içinde (noodle) var. İçinde çeşit çeşit et var. Bizim tercihimiz (sığır etli dometes çorbası)  Bir de ortaya çorbalarla birlikte bir tabak geliyor içi taze naneler, bilmediğim başka otlar ve soya filizi dolu. Salata değil o! (Biz iki Türk, “ortaya karışık bi salata” geldi sandık haliyle). Onları da alıp çorbaya dolduruyorsunuz… Ohhh afiyetler oluyor. 

Yani şu tatlılığa sevimliliğine bakar mısınız. Üstelik bu yemeğin gerçekten çok da sağlıklı olduğunu düşünüyorum çünkü aynı anda et, sebze ve makarna yiyorsunuz. 



Burada hoşumuza giden konseptlerden biri de teppanyaki denilen japon ocak başı konsepti. Genelde U şeklindeki 10- 15 kişilik teppanyaki masalarında tanıdık tanımadık diğer restoran sakinleri ile  birlikte yemek yiyorsunuz. Çeşit çeşit etler özellikle seafood ürünleri, alttan ısıtılan büyük bir saç (teppan) üzerinde ve genelde stir-fry (yaki) şeklinde pişirilir. Önünüze gelen yemeğin güzel gözükmesi dışında,  aşçı yemeği hazırlarken elindeki birkaç bıçak ve spatula ile yaptıklarını izlemesi hoş bir şov gibidir.




Günlüğü “sosyetik köşe yazarı restoran tanıtıyor”a çevirmeden hemen felsefemi yapmaya başlayayım izninizle. .
Masada oturmuş aşçının şovunu izlerken aklıma pek çok şey geldi. tamam dedim, Burdur usulü kabak olmaya bilir, süt iğrenç evet... Ama başka lezzetler öğreniyorum.
 “Filiz miliz nereye kadar, olmuşken ağaç olalım bari” diyerek dallanıverdi. Bu dallanma benim daha sonraki dakikalarda süpermarketten kuru yosun, tofu, yemek çubukları, guava diye bir garip meyve, lotus kökü ve daha pek çok acayip şeyi alırken görülmeme sebep oldu."
   

7 yorum :

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. tayvanda eriyip yok olursun diye düşünürken kilo alman :)
    havası suyu yemekleri yaradı resmen

    YanıtlaSil
  3. Kesinlikle..Umdugumuzdan çok farklı sonuçlar almak ne hoş oldu ama:)

    YanıtlaSil
  4. Dünya mutfağının zenginliğini oluşturan Asya mutfagida şaşırtıcı ve gizemli mönü ler sunuyor.ipekçim harikasin takipteyim.

    YanıtlaSil
  5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  6. Lezzetli degil bence yaa :d Tarih Konulu yeni siteme beklerim sizleri İzlemeye alırsanızda sevinirim http://www.tarihbilgileri.net/ iyi günler :D

    YanıtlaSil